top of page

           Garipçe Istanbul Bogazinin Kuzeyinde bulunmaktadır.Tarihi Cenevizlilere kadar uzanan bu köy, iki tepe arasında gizlenmiş bir yerde.Cenevizlilerden 

 

kalma olan Garipçe Kalesi, Macar asıllı Fransız mimar Baron François de Tott’a Padişah III. Mustafa tarafından yaptırılmış. Mimari yapısı ile dikkat çeken ve

 

muhteşem bir boğaz manzarasına sahip olan kale, 15. yüzyıla ait. Cenevizlilerden sonra Osmanli ve Rusya arasinda gerceklesen Kırım Savaşı’nin etkisiyle bu

 

koye karadeniz halkinin kucuk bir kismi goc etti.Goc eden bu kisim balikcilikla ugrasiyordu ve burayi secmelerinin asil sebebi balik yogunlugunun bogazda

 

daha fazla olmasiydi. Köyün halkı genel olarak Karadeniz Sürmeneden yerleşmiş ve halen karadeniz kültürü devam etmektedir. Ayrıca Garipçe' nin bir çok

 

mitolojik tarihide var. Bunlardan biri ise ; Karadeniz'e doğru yola çıkan Argonatlar bu köye uğramışlardır.Argonatlar ise Yunan Mitoljisinde Truva

 

Savasi’ndan onceki yillarda yasamis kahraman bir grup. Lanetlenmiş Kral Phineas'ın yaşadığı Garipçeye antik çağda Gyropolis ya da Akbabalar köyü 

 

denirdi. O çağda Simplegat kayalar arlarından geçen gemiler birbirine çarparak yok olurdu.Argonatlar bu kayalardan nasıl geçileceğini bilmiyorlardı ve Kral 

 

Phineas'a danıştılar. Kral onlara nasıl geçilceğini öğreteceğini fakat bir şartı olduğunu söyledi; o şart ise Mitolojik yaratıklar olan Harpileri bu köyden 

 

kovmalarıydı.Argonatlar bu harpileri kovdu ve Kral Phineas'da nasıl geçileceğini öğretti. 

 

          Başka bir efsane ise Avrupanın en büyük gezgini Jason,Altın Postu

 

aramaya çıkıyor. Garipçede Çarpışan Kayalar olduğunu ve eğer bu kayaları geçerse Altın Posta ulaşabileceğini öğreniyor. Fakat bu kayaları geçmek o 

 

kadar kolay değil çünkü kayalar hareketlidir ve kimseye geçit vermemiştir.Jason yaptığı kurnazlıklarla bu kayaları geçer ve bu kayalar bir daha hiç yerinden 

 

oynamazlar ve Jason da Altın posta ulaşır. 

 

          Günümüzde Garipçe'nin çevresinde Koç Üniversitesi ve bazı konut projeleri bulunmaktadır. İmar izni olmaması 

 

nedeniyle, köy devamlı göç vermektedir. Son nüfus sayımına göre nufusu 420 kişidir. Bu nüfusla da Sarıyer'in en küçük yerleşim bölgesidir.

 

          Garipce ve Garipce cevresine yapilacak birkac Projeler bulunmaktadir. Bu projelerin bazilari dolayli bazilari ise dogrudan ilgiliendiren

 

projelerdir.Dolayli ilgiliendiren projeler 3. Havalimani ve Kanal Istanbul projesi.Bunlar Garipce koyunun yakininda degiller ancak bu projeler insan akimini ,

 

ekonomi akimini ve bunun gibi bir suru pozitif ve negatif sonuclari olacak.Dogruduan ilgilendiren porje ise Garipce Burnuna yapilacak 3.Kopru Yavuz

 

Sultan Selim Koprusudur. Dogrudan garipcenin ustunden gecicek olan bu proje garipceyi cok etkiliyor.Garipce halki ise bu projenin onlarin yasayis 

 

bicimlerine zarar vermekten cok fayda dokunacagini ve dusunmekte. 

 

          Garipce’nin Istanbuldaki onemi ise balikcilikdir.Garipce halki av sezonunda topladigi butun baliklari istanbuldaki pazarlarda satmaktadir.Ayrica

 

Garipcede bulunan ormanlarda buyuk onem tasimaktadir.Istanbulun kuzeyinde bulunan bu ormanlar agac yogunlugu az olan Istanbul icin cok onemli bir

 

kaynaktir.

GARİPÇE

RUMELİ KOYU

SALTUK DEDE

 

          Sarı Saltuk Efsanevî şahsiyet kimliğini daha yaşarken elde ettiği söylenmektedir. Hayatını anlatan Saltukname destanı, bu 13. yuzyil alpereninin s

 

savaşlarını ve çeşitli kerametlerini konu almaktadır.Bir efsaneye gore Hristiyan hükümdarı Müslümanlığa davet eder. Hükümdar ise o dönemde

 

Üsküdar’da halkı korkutan ejderhayı öldürürse Müslüman olacağını söyler. Bunun üzerine Sarı Saltuk yanına bir papaz alarak ejderhayı öldürmeye gider

 

ve öldürür fakat papaz hükümdara kendisinin ejderhayı öldürdüğünü söyler. Bunun üzerine Sarı Saltuk iki kazan kaynatıp bizi de içine atın, doğru s

 

öyleyen zaten hayatta kalır der. Papaz ölür, Sarı Saltuk kurtulur, hükümdar ise Müslüman olur. Sarı Saltuk’un türbesi de Rumelifenerinde bulunur. Hatta

 

fener Fransızlar tarafından yapılırken birkaç kere temeli tutmamıştır. Temel kontrol edildiğinde fenerin türbenin üzerine yapıldığı fark edilmiştir. Böylece

 

fener 10 metre kaydırılıp yapılmış ve türbe onarılmıştır. Saltuk Dede türbesi köyün sık ziyaret edilen türbelerindendir.

 

 

ÇARPIŞAN KAYALAR EFSANESİ

 

          Efsanelere konu olan Öreke kayalıkları da Rumelifeneri köyü ile birlikte anılmaktadır. Bu kayalıklar zamanla birbirinden ayrılmış beş büyük

 

kayadan oluşmuştur. Osmanlı döneminde bu kayalara “kanlı kayalar” ismi verilmiş, sonraları Kocataş, Körtaş, mavi kayalar ve kızılkaya da denilmiştir. Bu

 

gün bu kayalıklara Öreke halk dilinde ise Roke adı verilmektedir. Bu kayaların yerlerinden oynayarak birçok balıkçının kabusu olduğu iddia edilmektedir.

 

Bu sebepten “çarpışan kayalar” denilir. Osmanlı döneminde, kayalardan en büyüğünün doruk noktasına gemilere yol göstermek için Pompeus sütunu

 

ya da Nişangâh taşı adı verilen bir dikilitaş konulmuş. Bunun sebebi deniz kazalarının önlenmesi ve gemilere yol gösterici olmasıdır.

 

 

RUMELİFENERİ KALESİ

 

          Rumelifeneri tarihi zenginliklerle doludur. Günümüzde bile kullanılabilir durumda bulunan ve Cenevizliler tarafından yapılan Rumelifeneri kalesi

 

tarihi zenginliği gözler önüne sermektedir. Bu kale günümüzde zaman zaman film seti olarak da kullanılmaktadır. Kale, konumu dolayısıyla gözetleme

 

ve istihbarat ağırlıklı bir işlev yüklenmiş, savunma donanımı orta derecede tutulmuştur. Rumeli Feneri Kalesi, Osmanlı askeri bürokrasisinde “Kıl’a-i

 

Seb’a” olarak kategorize edilen yedi önemli Boğaz Kalesi arasında yer almıştır.

 

 

 

FENER

 

          Rumelifeneri’ndeki en önemli tarihi eserlerden biri de 15.05.1856 yılında yapılan fenerdir. Bu fenere resmi olarak Türkeli feneri denilmektedir.

 

Ancak bu isim tutmamış ve Rumelifeneri denmiştir. Bu fenerin eşi, tam karşıda, boğazın Anadolu yakasında yer alır ve Anadolu feneri semtindedir. 

 

Fener 1855-1856 yıllarında Kırım savaşı sırasında Fransız ve İngiliz savaş gemilerinin İstanbul Boğazı’nın Karadeniz girişini görebilmeleri ve Boğaz

 

sularına rahatça girebilmeleri amacıyla yapılmıştır. Fenerin kule yüksekliği 30 metre olup, kıyılarımızın en yüksek kulesidir. Her katta kulenin çapı 

 

biraz daha daralır. Son basamakla birlikte dev silindir kristale ulaşılır. İçinde eski tarihlerde yunus balığı yağı kullanılırken şimdilerde 500 Wattlık ampul

 

kullanılmaktadır.

 

 

 

RUMELİFENERİ KÖYÜ

 

          Rumelifeneri Köyü’nün halkı Rum’du. Osmanlılar döneminde Türler köye yerleşmeye başladı. 1897 Rus harbi nedeniyle yaşanan büyük göç sonucu

 

Rize’den gelenler köye yerleştirilerek Türk nüfusu arttırıldı. Bu arada diğer köylerden de göç alan Rumelifeneri, mübadele ile tamamen Türk köyü oldu.

 

İstanbul Boğazı’nın büyük limanlarından birine sahip olan Rumelifeneri halkının hemen hemen tamamı balıkçılıkla uğraşır. Balıkçılıkta en son teknolojiyi 

 

kullanarak, ülke ekonomisine katkı sağlamaktadırlar. Rumelifeneri Köyü’ne “Balıkçılık Üniversitesi”, “Balıkçılar Okulu”da denilmektedir. Teknolojinin

 

ilerlemesiyle teknelerini birhayli geliştirmişlerdir. Rumelifeneri halkının tamamına yakını balıkçılık yaparken çok az bir bölümü de ticaretle uğraşmakta

 

ve yine çok az bir bölümü de bahçecilik yapmaktadır.

© 2023 by JANE BANKS PHOTOGRAPHER. Proudly created with Wix.com
 

bottom of page